10 Nisan 2011 Pazar

SÜLEYMAN ÇELEBİ

[Bursa? 1346-51 - Bursa 1422]

Eseri bu derece ünlü olmasına rağmen Süleyman Çelebi'nin kimliği ve hayatı hakkındaki bilgilerimiz son derece kısıtlıdır. Tezkire yazarı Latîfî onun İvaz Paşa'nın oğlu ve meşhur şair Atâî'nin ağabeyi olduğunu ileri sürerse de, aradaki zaman farkı sebebiyle bu iddia kabul edilemez görünmektedir. Buna karşılık Gelibolulu Mustafa Âlî onu ana tarafından Şeyh Mahmud'un torunu olarak gösterir. Şeyh Mahmud, Osman Gazi'nin kayın pederi Şeyh Edebalı'nın oğlu olup, Orhan Gazi ile silâh arkadaşlığı edip, İznik Medresesi'nde müderrislikte bulunan ve Süleyman Paşa'nın Rumeli'ye geçişine söylediği meşhur:


Velayet gösterüp halka suya seccade salmışsın
Yakasın Rûm ilinün dest-i takva ile almışsın

beytiyle tanınan zattır. Buna göre Şeyh Mahmud'un oğlu Vezir Ahmed Paşa, Süleyman Çelebi'nin babası olmalıdır. Doğum yeri tam olarak bilinmeyen Çelebi, h. 812 /m. 1409-10 yılında yazıldığını bildiğimiz Mevlidi 60-65 yaşlarında yazmış olabileceği yolundaki bazı ipuçlarına göre en erken 1346 yılında doğmuş olmalıdır. Bu yıllar Orhan Gazi'nin hükümdarlığına (1326 -1359] ve Bursa'nın başşehir olduğu yıllara denk gelir. Gelibolulu Alı onun Yıldırım Bayezid'in Dîvân-i Hümâyûn imamı olduğunu, daha sonra bu hükümdarın Bursa'da h. 802 / m. 1399-1400 yılında inşası tamamlanan Ulu Cami'ye imam tayin edildiğini öne sürer. O devirde "çelebi" unvanı şehzadeler, Mevlevî tarikatı büyükleri ve bir de ilim adamlarınca kullanılmasına nazaran kendisinin ilim tahsili görmüş bilgin bir kimse olduğu anlaşılmaktadır. Belki de bu sebepten bazı araştırmacılar onun Mevlevî olduğunu öne sürmüşlerse de bu unvan bu hususta kat'i bir delil teşkil etmez. Latîfî onun Buharalı Şeyh Emîr sultan'a intisap ettiğini ve onun halifelerinden olduğunu bildirir.
Gelibolulu Âlı Süleyman Çelebi'yi Anadolu'da gelişen Türk şiirinin ilk birkaç temsilcisinden biri olarak gösteriyorsa da onun; Mevlid metninde sık görülen imale ve zihaflar bir tarafa bırakılacak olursa, aruz. kafiye ve manzum Türkçeyi bu derece rahatlıkla kullanabilmesine nazaran o devirde Anadolu sahasında gelişen klâsik Türk şiirinin bir hayli mesafe katettiğine hükmedilebilir. Mevlid metninde Aşık Paşa ve Garib-nâme güçlü hatlarla kendisini belli eder. Onun özellikle Erzurumlu Mustafa Darîr'in 1378-88 yıllarında kaleme aldığı mensur Siyerini görüp kaynak olarak kullandığı, Mevlid'de yer alan "Kasîde-i Meliha" naziresinden anlaşılmaktadır.
Çelebi'nin ölüm tarihi de tam olarak bilinmemektedir. Tam bir vesika değeri taşımamakla birlikte, Osmanlı Müellifleri yazarı Bursalı Tahir'in onun ölümüne "râhat-i ervah" (825/1422) terkibini tarih olarak göstermesine nazaran, elde başka bir ipucu bulunmadığından bu tarih kabul görmektedit. Mezarı Bursa'da Çekirge yolu üzerinde Eski Kaplıca yakınında Yoğurtlu Baba Zaviyesi önündeki sırt üzerindedir. Eski mezarın bulunduğu yere 1952 yılında güzel bir türbe inşa edilmiştir. Evliya Çelebi'nin, Bursa'da Yıldırım Han Camii yakınında büyük bir mağarada cesedi gömülmeyip yüzlerce yıldan beri ter ü taze kaldığını ve Eski kapluca civarında da mezarı bulunduğunu söylediği Sarmısakçızâde Süleyman Efendi'nin Mevlid yazarı Süleyman Çelebi ile bir ilgisi yoktur. Evliya Çelebi'nin bu kaydı, Bursa halkının Süleyman Çelebi'ye ölümünden sonra dahi nasıl sevgi bağladığının ve onu nasıl evliyalaştırdığının bir kanıtıdır.
Kaynaklar: Ahmet Ateş. Vesiletü'n-necat Mevlid. Ankara 1954; Süleyman Çelebi, Mevlid, nşr. Faruk Timurtaş, Istanbul 1980; Kâzım Baykal. Süleyman çelebi ve Mevlid, Bursa 1999; Mustafa İsen. Künhü'I-ahbar'ın Tezkire Kısmı, Ankara 1994, s. 101-102; M. Tayyib Okiç, "Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidi'nin Tercemeleri", Atatürk Üniversitesi İslâmİ İlimler Fakültesi Mecmuası, 1975, nr. 1.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder